This page contains a Flash digital edition of a book.
E


miyra Yılmaz: Dün mecliste Erdoğan’ın bir konuşması vardı, takip edebildiniz mi bilmiyorum Esad’a seslendi, “Ey Esad eden bulur, eninde sonunda Humus’un hesabı er geç sorulacak” dedi. Siz bu konuşmayı nasıl buldunuz ve bu konuşmalar ışığında Türkiye’nin Suriye’ye karşı nasıl bir tutum takınacağını fi kir edinebildiniz mi?


Timur Göksel: Gördüğüm kadarıyla biraz da çaresizlik. Belki de doğru bir kelime değil ama askeri müdahale etmiyorsanız bu savaş demektir. Fazla yapacak bir şey yok böyle siyasi ve ekonomik baskılardan başka. Tabi biz Suriye’yi tanımadığımız için eskiden beri bir kere dostluğu yanlış anladık. Biraz fazla kişileştirdik ilişkileri. O zaman Beşar Esad’dan iyisi yoktu. Fakat biz bu ilişkileri iyi anlayamamışız anladığım kadarıyla. Suriye’de olaylar patlak verince şöyle bir hava doğdu Ortadoğu’da ve Batı’da. ‘Bu işi Türkiye halleder, çünkü araları çok iyi, Beşar onları dinler, he r istediklerini yapar’ –Bizimkilerde de şöyle bir hava var; Suriye bizden sorulur gibi.


S


orunumuz olduğu zaman bizim tepkilerimiz başladı.


Başbakan ve Dışişleri Bakanı bayağı canları sıkıldı biz bu işi yaparız diyip de yapamamaları biraz da mahcubiyet yarattı ve ondan dolayı çok sertleşti bizim üslubumuz.


Sorunumuz olduğu zaman bizim tepkilerimiz başladı. Başbakan ve Dışişleri Bakanı bayağı canları sıkıldı biz bu işi yaparız diyip de yapamamaları biraz da mahcubiyet yarattı ve ondan dolayı çok sertleşti bizim üslubumuz. Tutumun sertleşmesi iyi de bunu kamuoyunda yaptığınız zaman karşı tarafı da tahrik ediyorsunuz aynı şekilde cevap vermek için size. Siz adama alenen hakaret ederseniz o da –beğenin ya da beğenmeyin egemen bir ülkenin devlet başkanı; yasal, meşrutiyeti var- ona halkı önünde küçük düşürdüğünüz zaman cevap veriyor. Onun için fazla tırmandı gibi geldi bana karşılıklı atışmalar. Şimdi, herkes Suriye’deki olaylar konusunda sıkıntılı, Arap ülkeleri de sıkıntılı. Fakat ince hesaplar var, dikkat etmiyoruz veya fazla anlamıyoruz.


Page 1  |  Page 2  |  Page 3  |  Page 4  |  Page 5  |  Page 6  |  Page 7  |  Page 8  |  Page 9  |  Page 10  |  Page 11  |  Page 12  |  Page 13  |  Page 14  |  Page 15  |  Page 16  |  Page 17  |  Page 18  |  Page 19  |  Page 20  |  Page 21  |  Page 22  |  Page 23  |  Page 24  |  Page 25  |  Page 26  |  Page 27  |  Page 28  |  Page 29  |  Page 30  |  Page 31  |  Page 32  |  Page 33  |  Page 34  |  Page 35  |  Page 36  |  Page 37  |  Page 38  |  Page 39  |  Page 40  |  Page 41  |  Page 42  |  Page 43  |  Page 44  |  Page 45  |  Page 46  |  Page 47  |  Page 48  |  Page 49  |  Page 50  |  Page 51  |  Page 52  |  Page 53  |  Page 54  |  Page 55  |  Page 56  |  Page 57  |  Page 58  |  Page 59  |  Page 60  |  Page 61  |  Page 62  |  Page 63  |  Page 64  |  Page 65  |  Page 66  |  Page 67  |  Page 68  |  Page 69  |  Page 70  |  Page 71  |  Page 72  |  Page 73  |  Page 74  |  Page 75  |  Page 76  |  Page 77  |  Page 78  |  Page 79  |  Page 80  |  Page 81  |  Page 82  |  Page 83  |  Page 84  |  Page 85  |  Page 86  |  Page 87  |  Page 88  |  Page 89  |  Page 90  |  Page 91  |  Page 92  |  Page 93  |  Page 94  |  Page 95  |  Page 96